İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Ticaret Genç KADEM Kulübü işbirliğinde “Sosyal Girişimciler ile Tecrübe Paylaşımı” seminer dizisi keyifli bir şekilde devam ediyor. Toplumda değişimin nabzını tutan, alanlarında başarılı, deneyimli kişilerle birlikte olacağımız seminer dizisinin üçüncü konuğu Portakal Ağacı Blogger, Yazar Hatice Özdemir Tülün oldu.
Hatice Özdemir Tülün; işten geldikten sonra geceleri mutfakta sessizce yemek yapıp resimlerini paylaştığı yemek bloğu “Portakal Ağacı” ile kısa sürede fenomen haline geldi. Bu zevkli ve lezzetli hobi zaman içinde aynı isimli derginin yayın hayatına geçmesiyle daha da tatlandı. Hatice Hanım, Portakal Ağacı’nın sıradışı hikâyesini anlattı.
Tülün; Aslında her şey üniversite son sınıfta home office çalışma hayalleriyle başladı. Boğaziçi Üniversitesi’nde edebiyat okurken bir yandan işletme eğitimi de alıyor aynı zamanda babamın bilgisayar şirketinde internet işlerine bakıyordum. Yabancı sitelerden çeviriler yapıp şirketin sitesine ekliyordum. Fotoğraf çekmeyi sevdiğim için yerli yabancı fotoğraf bloglarını takip ediyordum. Hatta yabancı bir bloğa yolladığım fotoğraf haftanın resmi seçildi. Bu bahsettiğim vakitler iki binlerin başı. Daha Türkiye’de blog dünyası çok duyulmuş değil. Ardından yaptığım yemekleri de paylaşma düşüncesiyle 2003 yılında “Portakal Ağacı”nı kurdum.
Tülün; Annem ve babam Çerkez. Lezzetli bir mutfakta büyüdük biz. Annem biz daha 8 yaşlarındayken ablamla bana ayrı ayrı Leman Cılızoğlu’nun yemek kitabını almıştı. Yemek yapmaya da merakım olduğu için iş-okul stresinden sonra akşamları eve gelip yorgun argın mutfağa geçiyordum. Gizlice yemekler yapıyor resimleri çekip bloğa yüklüyordum. Kimsenin haberi yoktu, gerçi annem mutfağı dağıtmamdan bir şeyler tahmin ediyor ama çıkaramıyordu. Yavaş yavaş takipçiler arttı ve site adını duyurmaya başladı.
Tülün; Ablam Amerika’ya gitmeden önce annem yemek tarifleriyle dolu bir defter vermiş ablama. Sitedeki “Ayşe’nin tarifleri” kısmında bu defterin içindekiler yer alıyor. Sadece yemek tariflerinden oluşmuyor. Yemekle ilgili fikirleri, başına gelenleri de not etmiş tarifin yanına. Sanırım bu iş genlerden geliyor. Annem çok yardımcı oldu anlayacağınız. Ciddi destek verdi. Babam da destekledi. Gerçi “Getirisi var mı” sorusuna mutfakta saatler ve malzemeler harcamamdan sebep “götürüsü var” diye cevap veriyordu.
İsim koyarken neyi dikkate aldınız sorusuna;
Mutluluğu çağrıştıran bir şey olsun istedim. Beni mutlu eden ve aklıma ilk gelen “portakal ağacı” oldu. Yemek.com tarzında bir şey olsaydı bu kadar samimi ve ilgi çekici gelmezdi diye düşünüyorum.
Sitenin başarısının nedeni bence ilk ve devamlı olmasıydı. Bunun yanında içimden geldiği gibi yazdığım için aile ortamındaymış gibi hissettirmesi. Bütün gün bilgisayar başındayken birileriyle bir şeyler paylaşmak isteği sebep oldu bu noktaya gelmeye. Bu nedenle dostlarını takip eder gibi okuyorlar paylaştıklarımı. Böyle böyle kendi yağımda kavrulurken iki milyon okuyucuya ulaşan site daha sonraları reklam almaya başladı. Markalar “siz ilksiniz, artık bir şeyler yapın” deyince dergi fikri sıcak geldi. Şimdilerde doygunluğa ulaşan blog dergiye çevrildi. Artık “Portakal Ağacı” adında bir dergimiz var.
Portakal Ağacı’nı yaparken böyle hayallerim yoktu. 2003’te bazı sitelerde “Türkiye’nin Martha Stewart”ı deniliyordu. Amacım para kazanmak değil, samimiyet kurmaktı. Çok hayır dua aldım bu site sayesinde, güzel insanlarla tanıştım. Hatta eşimle tanışmamda bile etkili oldu. Bizi tanıştırmak istediklerinde eşime “Portakal Ağacı” adında sitesi var demişler. Araştırmış, okumuş. Hatta “sen o olmasaydın, bloğu yazan kızla tanışırdım kesin” demişti. Siteden dergiye doğru büyümüş olsak da ortada ciddi paralar dönmüyor. Şu an marka değeri büyük bir dergiye sahipsem bunun arkasında on yıllık emeğin payı var.
Soru-cevap bölümünden sonra program toplu fotoğraf çekimi ile sonlandırıldı.