İstanbul Ticaret Üniversitesi Müspet Kulübü tarafından düzenlenen “İslam ve Protestanlık” konulu konferansa katılan Prof. Dr. Bedri Gencer, “İslam ve Protestanlık” meselesinin teolojik değil, sosyolojik bir tartışma olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Bedri Gencer yaptığı sunumda Protestanlığı Max Weber’in “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı eserinde olduğu gibi sosyolojik tezahürleri açısından ele aldı.
Konuyu kavramlar üzerinden açıklayan Gencer, “modernleşme” ve “sekülerleşme” gibi kavramların net bir tanımının olmadığını vurguladı ve bunun sebebinin de kavramların ait olduğu fikir dünyalarının sabit olmamasına bağladı.
Gencer, modern dönemde geleneksel olan ile fıtrata uygun olan her şeyin zemininden kaydırılmasının kavramlara da yansıdığını belirterek, Bu yüzden amacın kavramların aslına nüfuz etmek olduğunu kaydetti.
Modernleşme ve sekülerleşme kavramları üzerinde duran Gencer, bu kavramları şu şekilde analiz etti: “İnsanın iki temel boyutu vardır: ilim ve amel. İlim, insanın bilmesine amel ise yapmasına karşılık gelir. Modernleşme değişimin ameli boyutuna denk gelirken sekülerleşme ise ilmi boyutu karşılar. Modernleşme hayat tarzını tamamen değiştirmekle ilgilidir; ancak bu değişim geçmişin tamamen reddini ve yeninin kutsanmasını içermektedir. Bu geçmiş reddi bir açıdan da fıtri olandan uzaklaşmayı göstermektedir. Sekülerleşme ise düşünme şeklini değiştirerek, modern hayat tarzına uygun bir düşünüş yapısını oluşturmaktadır.”
Prof. Dr. Bedri Gencer, kavramların anlamını açıkladıktan sonra bu kavramların daha özel anlamlarının da bulunduğunu vurguladı. Modernleşmenin özel adının “Kapitalizm” sekülerleşmenin özel adının ise “Protestanlaşma” olduğunu belirtti. Gencer, kapitalizmin geleneksel ve fıtri olan tüm üretim şekillerini dönüştürdüğünü ve modern hayata uygun bir hayat tarzını yerleştirme görevini üstlendiğini söyledikten sonra Protestanlığın ise geleneksel din anlayışını yıkarak yerine Peygambersiz bir din anlayışını getirdiğini vurguladı. Bu anlamıyla sekülerleşme dinin kurumsal yapısının çözülmesidir diyen Gencer; sekülerleşmeyi ve Protestanlığı tam olarak anlamak için dinlerin dünya görüşlerine bakmak gerektiğini savundu. Gencer, Dünya görüşünden Allah-kul ilişkisi ve dünya-ahiret ilişkisinin anlaşılması gerektiğini belirttikten sonra Protestanlıkta bu ilişkilerin tamamen bozulduğunu ve hatta yer değişimine uğradığını kaydetti. Protestanlıkla birlikte insanların yeryüzü cenneti için çalışması kutsallık kazanmıştır diyen Gencer; “Bu yeryüzü cenneti için üretim aşamasında bir tutumluluk ve bunun sonucunda sermayenin biriktirilmesi gelirken tüketim aşamasında ise tam tersine bir savurganlık sonucu vahşi bir kapitalizmin oluşumu önem kazanır. Protestanlıktaki bu anlayışın aksine İslam’daki denge ve ölçü önemlidir. İslam’ın özünde bu aşırılıklardan kaçınma bulunmaktadır” şeklinde konuştu.
Konuşmasının son bölümünde Protestanlığın ve kapitalizmin post-modern dönemde kendini küreselleşme ile yeniden ürettiğini vurgulayan Gencer, 1991 yılında sona eren Soğuk Savaş sonrası dönemde kapitalizmin karşısında iki önemli rakibinin olduğunu söyledi. Çin’in ve İslam’ın kapitalizm için yarattığı tehdit dolayısıyla hedef tahtasında olduğunu iddia eden Gencer, Çin’in küresel sisteme entegre edilmesiyle tehdit gücünün elinden alındığını söyledi. İslam’ın Protestanlaştırılmaya çalışılarak yenilgiye uğratılmaya çalışıldığını vurgulayan Gencer, bunun ise “Ilımlı İslam Projesi” ile gerçekleştirilmek istendiğini, “Dinler Arası Diyalog” adlı projenin İslam dünyası için büyük bir tehdit olduğunu kaydetti.
